Pages

4 Haziran 2010 Cuma

Elma pişmanlığı


İş çıkışlarımda bir yerlere gidip oturmayı sevmiyorum.


Yorucu ve yoğun bir işim var,bazen sabahları "akşam olsa da evime dönmüş olsam" diyerek uyanıyorum. Günün en sevdiğim anı yemeğimi yedikten sonra tv karşısında uzanıp sigaramı yaktığım andır.


Fakat geçen gün arkadaşım Y. ile buluşmak "zorunda" kaldım. çünkü bir çok kez yaptığı daveti nazikçe geri çevirip durdum ama bu kez erteleyemezdim,mecburen iş çıkışı bir iki saat bir yerlere takıldık.

Y. okuldan arkadaşım,üniversiteden. Gayet başarılı,modern,güzel,şirin mi şirin bir oğlu ve çok hoş bir eşi olan bir kadın.

Bir çok kişi -bende dahil- onun hayatına özenir. Çünkü her zaman çok şanslıydı,hala da öyle.

Eşi gerçekten çok hoştur,üst dönemimizdendi,ilk sene tüm kızlar ona ağzının suyunu akıtırken o Y. yi tercih etti, 4 senenin sonunda evlendiler,şimdi yaşlandılar bile...

Onların birçok şeyine şahit oldum velhasıl,yakın arkadaş olduğumuzu Y. idda eder durur,ona göre 4 seneyi geçirmek yakın arkadas olmaya yeter. İçinin boş ya da dolu olması bişiy ifade etmez.Nezaketen buna evet öyleyiz der geçerim, okadar.


Gelin görün ki Y. nin özenilesi hayatı onun için berbattır. Konuşsanız şöle bir saat filan,ırgatlık yaptıgını düşünüp acırsınız. Onun kadar şikayetçi ve gerçekten dırdırcı birini daha tanımadım.

Bazen öyle oluyor ki,o konuşurken onun saçını başını yolduğumu hayal ediyorum.

Kendi altında çalışanların gömleğinin güzelliğinden dem vuracak kadar basitleşebiliyor...

Bu buluşmamız da da yine aynı şeyler oldu,o anllattı ben dinledim,sonra eşi aradı ve ayrıldık...

Saçma sapalak bir yığın sorununu(!) dinledim...

Ve sonrasında düşündüm,acaba ben de onun kadar dırdırcı,mantıksız,salak olsaydım, şu anda yalnız olmaz mıydım?

Derdim neydi ki böylesine kendimi yalnızlaştırdım...

Çoğu zaman yalnızlığımdan sıkılmış buluyorum kendimi ve diyorum ki acaba hata mı yaptım

ona ömrümü ayırarak...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder